Jîn (2013)

Reha erdem, karakterleriyle savaşa hep dışarıdan bakıyor ne kadar içlerinde olursa olsun. Objektif bir bakış açısı katıyor bence bu Kosmos'a da Jîn’e de.

Jîn masal gibi geldi bana. Erkeklerin ve savaşın hüküm sürdüğü topraklarda güçsüz doğa ve güçsüz kadınların var olma çabası var sanki.

Film boyunca sekiz erkekle muhatap oluyor; bunlardan dördü cinsel tacizde bulunuyor, ikisi umursamadan kötü davranıyor ve sadece kalan ikisiyle iyi bir iletişim kurabiliyor. Bunlardan biri kamyoncu, göçebe gibi bakmalı ona, Jîn’i kızına benzetiyor; diğeri de yaralı asker. Erkekleri yozlaştırmış savaş, erkekler post-apokaliptik bir dünyadaki umutsuz mücadelecilere benziyor. Her fırsatta idlerini tatmin etmeye çalışan, ahlaki sınırları iyice silinmeye başlamış insan altı varlıklara dönüşmüşler. Güçlüyü görünce sinip zayıfı görünce tüylerini kabartıyorlar.

Jîn, artık kendisine yabancılaşmış bir diyardan kaçmaya çalışıyor. Umutla kaçarken de, umutsuzca dönerken de samimiyeti hayvanlarda buluyor. Sık sık yağan kurşun ve bomba yağmurundan korunmaya çalışıyor hepsi, birlikte ve ayrı ayrı.

Ve ölüyorlar. Bir ateşte elbet ölüyorlar.