Agora (2009)

Film, milattan sonra dördüncü yüzyılın sonu ve beşinci yüzyılın başlarında geçiyor. Antik dönemin bilinen az sayıdaki kadın filozoflarından olan Hypatia’nın hayatı çerçevesinde Hristiyanlığın güçlenip imparatorluğun zayıfladığı Doğu Roma İmparatorluğu’nda İskenderiye kentindeki toplumsal olayları izliyoruz.
Film Hypatia’nın dersiyle başlıyor, burada Hristiyan ve Pagan öğrencileri bir arada görüyoruz. Ardından kent meydanındaki iki farklı dinin mensuplarının sözcülerinin tartışması ve Pagan olanın ateşe atılması sahnesi var. Sonra Hristiyan-Pagan çatışması ve Hristiyanların Paganları püskürtüp okulu kuşatması geliyor. İmparator 1. Theodosius’un emriyle Paganlar, okulu Hristiyanlara terk etmek zorunda kalıyor ve şehirde güç Hristiyanlara geçiyor. Filmin ikinci kısmında Hypatia, Cyril tarafından cadı ilan ediliyor ve linç edilmesine kadar giden olaylar gösteriliyor.
Filmde Hristiyanların biraz karikatürize edilmiş olduğunu düşünüyorum: hepsinin inançları azami düzeyde, hiçbiri sorgulamıyor ve hepsi liderlerine karşı itaatkar. (Ayrıca nedense Paganlara göre dikkat çekecek bir şekilde daha esmerler.) Büyük bir kalabalıklar ve nasıl oluyorsa organize “kötülük” yapabiliyorlar. Sanki kalabalıktan suç çıkmıyor da suçlulardan kalabalık çıkıyor gibi bir görüntü oluşturulmuş filmde. Burada Soren Kierkegaard’dan şu alıntıyı yapma gereği duyuyorum:
“A crowd -not this or that, one now living or long dead, a crowd of the lowly or of nobles, of rich or poor, etc., but in its very concept- is untruth, since a crowd either renders the single individual wholly unrepentant and irresponsible, or weakens his responsibility by making it a fraction of his decision.”
Görüldüğü gibi kalabalık bireyin karar verme kapasitesini, sorumluluk ve vicdan duygusunu ve bireyliğini etkiler. Kişi, tek başınayken harekete kendi iradesiyle geçer ve sonuçlarına kendi katlanır ama kalabalık içindeyken harekete geçmek işten bile değildir. Harekete geçmemek güçlü bir irade gerektirir asıl. Ancak filmde böyle bir yaklaşım göremiyorum, sanki Davus hariç her Hristiyan bu eylemleri tek başlarına da yapabilecek gibi gösterilmişler, Davus’un farklı olmasının sebebi de dıştan gelen ve doğal olarak her Hristiyan’a ulaşamayacak bir etki: Hypatia’ya aşık olması. Filmde Hristiyanlar’ın bu şekilde karikatürize edilmesinin bence zararlı bir yönü de var. Hristiyanlık olağan dışı bir kötülükmüş gibi gösteriliyor, sanki koşullar onu ortaya çıkarmamış da gökten gelmiş gibi. Bu, asıl tehlike olan kalabalığın ve kalabalık olmanın görmezden gelinmesine sebep oluyor ve böylece başa gelen talihsiz bir olaymış gibi görülüyor. Önleyici tedbirler almak yerine karikatürize edilip yabancılaştırılıyor.
Ancak bu dediklerim tamamen haklı eleştiriler değil; dinin, diğer düşünce sistemlerine göre etkisi tabii ki daha fazla ve daha farklı. Öncelikle din; dünyayı, yaşamı ve insanlığı alakasız kılıyor. Ayrıca vicdanı da kendi tekeline alıyor, böylece din için yapılan şeyler insan zihniyle yargılanamıyor. Din, ucuz bir taktikle yanlışlanabilmeyi reddediyor ve “doğru”nun hükümlerine bile tabi olmuyor. Böylece insan din için akıl almaz eylemlere girişebiliyor. Ancak, bence, daha da kötüsü insan, insan olmaktan vazgeçiyor: Öngörülemeyen, açık olmayan keyfi kuralları kendi mantığına uyuşturamadan itaat etmeye zorlanıyor.
Bu sebeplerle filmin, İskenderiye Kütüphanesi’nin Sezar değil de Hristiyanlar tarafından yakıldığını iddia etmesi gibi ucuz propagandalarla Hristiyanları canavarlaştırmaya çalışıyor olsa da, dinin yarattığı tehlike ve insan üzerindeki büyük etkisi açısından günümüz için de haklı yönleri olduğuna inanıyorum. Her ideolojiyi her yönüyle eleştirebilirken dine karşı kalabalıktan gelen korkunun verdiği bir “saygı” duymak zorunda kalıyoruz. Çocuklarımıza asla anlatmayacağımız şiddet dolu hikayelerin gökten geldiği iddiasıyla okullarda öğretilmesini, dinle ilgili şeylerin vergilendirilmemesini ve kendi vergilerimizle din propagandasının yapılmasını kabullenebiliyoruz. İnsanlık olarak hümanizmle yendiğimiz gökten indiği sanılan kitapların dogmalarını günümüzde hala böyle özel bir yerde tutmamız kalabalığın yarattığı terörün bir etkisi olabilir mi?