Cesare Pavese/Yaşama Uğraşı

Tann'nın varlığı konusunda kararsız oldukları halde, alay ederken bile onun varlığını derilerinin altında duyan o eski kafalı insanlar için Tann'ya sövmek hoş bir şey olmalı. Adamın biri astım nöbetine tutulur, başlar sövüp saymaya. Niyeti, o varsaydığı Tann’yı kızdırmaktan başka bir şey değildir. Düşünür ki, eğer Tanrı varsa, her sövgü çarmıhtaki çivilere inen bir çekiç, Tann’ya yöneltilmiş bir saldırıdır. Bunun sonunda Tann -düzen öyle gerektirdiği için- büyük bir öfkeyle, adamın başına başka belalar yağdıracak ve onu cehenneme gönderecektir. Ama dünyanın altını üstüne de getirse, uğradığı saldınyı, çekiç darbelerinin acısını kimse yok edemez. Hiç kimse! Bu da az avuntu değildir. Aynca, her şeye rağmen, söz konusu Tanrı’nın her şeyi düşünmediğini gösteren bir durumdur bu. Düşünün bir kere! O, her şeyin üstünde olan en güçlü varlıktır; insan ise, sadece bir pislik, bir hiçtir. Gene de onun canını sıkacak, onu kızdıracak, bir an için de olsa, onun kutsal varlığını tedirgin edecek güce sahiptir insan. Gerçekten insanlık onurunun verilebilecek en büyük kanıtıdır bu. Acaba bu konuda neden bir şiir yazmamış Baudelaire?

---

Manevi bakımdan böyle bir çöküntüye düşünce, maddi çöküntünün de gerektiğini düşünüyorum ister istemez. Sözgelimi, ayakkabılarımın altlarının delik olması ne kadar uygun olurdu şimdi! Ancak böyle açıklayabilirim içimde duyduğum intihar dürtüsünü. Ne zaman bir güçlükle ya da acıyla karşılaşsam, hep intihan düşünmeye yargılı olduğumu biliyorum. Beni korkutan da bu: Temel ilkem intihar, gerçekleştiremediğim, hiçbir zaman gerçekleştiremeyeceğim, ama düşüncesi duyarlığımı okşayan intihar. İşin korkunç yanı, şu anda yapabileceğim hiçbir şeyin bu durumumu düzeltemeyeceği; çünkü, eskiden kendimi gene böyle bir durumda bulmuş, fakat beni kurtaracak bir çıkar yola rastlayamamıştım. Şimdi de bu adımı atacak gücü kendimde bulamayacağım. Bu kadannı kesinlikle biliyorum

---

Bundan şu anlaşılıyor: Gerçeklik insanın şu ya da bu şekilde içinde bir bitki gibi yaşadığı ve yaşayacağı bir zindandır. Bunun dışındaki her şey -düşünce, eylem- sadece düşünsel ya da fiziksel bir oyalanmadır. Öyleyse önemli olan, bu gerçeklikle yüz yüze gelebilmektir. Bundan ötesi önemsizdir. Bir zamanlar olduğun gibi yalnızsan, yüksek sesle düşünerek oyalanmanın keyfini bile süremezsin, sadece bir ağaç gibi yaşamanın dışında bir şey yapamazsın. (Bir daha söylüyorum) dram burada işte: Yüksek sesle düşünmekten kaçın; hayata bir oyalanma gözüyle bakmaktan vazgeç; bunun ötesindeki her şeyin acısını çek sessizce; ve gerçekliğe karşı öfkelenerek yücel. Herkesten kopup aynlmak her insanın elinde olan bir şeydir.

---

İntiharı düşünen bir insan için en kötü şey kendisini öldürmesi değil, bunu düşünüp yapmamasıdır. İntihar düşüncesine -bir alışkanlık haline gelen intihar düşüncesine- yol açan manevi çöküntü kadar aşağılık bir şey yoktur. Sorumluluk, vicdan, irade gelişigüzel yüzüp durur bu ölü denizde, sulara gömülse bile rastgele bir akıntıyla yeniden ortaya çıkar. Asıl başarısız insan, büyük işleri gerçekleştiremeyen değil -bunu kim başarmıştır ki- bir yuva kurmak, bir dostluğu, bir kadınla mutlu bir ilişkiyi sürdürmek, ekmek parasını kazanmak gibi küçük şeylerde başarısızlık gösteren insandır. Başarısızlığın en acısı budur.

---

Bir arabanın altında kalmanın ya da öldürücü bir hastalığa yakalanmanın korkusuyla kendini öldürmeyi düşünmenin hiç de gülünç ve saçma bir yanı yoktur. Acı çekme derecesinin dışında, insanın kendini öldürmek istemesi, ölümünün önemli, bilinçli ve yanlış yorumlanmaması gereken bir eylem sayılmasını istemesidir. Bu yüzden intihar edecek bir kimsenin ezilmek ya da zatürreeden ölmek düşüncesi gibi anlamsız bir şeye katlanmamasını doğal karşılamak gerekir. Onun için üşütmemeye ve dönemeçlere dikkat.