Kaybettik şu alacakaranlığı bile.Kimse görmedi bizi kenetlenmiş ellerle bu akşamçöktüğünde mavi gece dünyanın üzerine.Gördüm penceremdenuzak dağların tepelerindeki günbatımı şenliğiniBir parça güneş bazenbozuk para gibi yaktı elimi.Seni hatırladım ruhum sıkılarakşu benim tanıdık hüzünle.Neredeydin o sıra?Kimlerin içinde?Hangi kelimeler çıkıyordu ağzından?Neden gelir bana bütün bu aşk anidenben üzgün ve sen uzaktayken?Düştü kitap hep alacakaranlıkta kapananve yaralı bir köpek gibi yuvarlandı...
Anı
1.
Vicdanlı ve onurlu hiçbir insanın yapmaması gereken bir şey yaptık birkaç
yıl önce hayatımın aşkıyla. Bu yüzden bir acı paylaştık ki birbirimizin yüzüne
bakamaz olduk. O bakamaz oldu daha doğrusu, ben de ayak uyduruyorum işte. Arada
bakıyorum belki rastlaşırız diye ama yok, o gerçekten bakamaz olmuş.
Bakamazlığı da idrak edemedim hiçbir zaman. Ben bakabilirim gayet, hep
bakabildim; yoğun hissettiğim şeyler olmuyor artık gözlerime hükmedecek kadar.
Belki aşk... Hayır, aşk öldü.
2.
Duvar...
Cesare Pavese/Yaşama Uğraşı
Tann'nın varlığı konusunda kararsız oldukları halde,
alay ederken bile onun varlığını derilerinin altında duyan o eski kafalı insanlar için Tann'ya sövmek hoş bir şey
olmalı. Adamın biri astım nöbetine tutulur, başlar sövüp saymaya. Niyeti, o varsaydığı Tann’yı kızdırmaktan başka bir şey değildir. Düşünür ki, eğer Tanrı varsa, her sövgü çarmıhtaki çivilere inen bir çekiç, Tann’ya yöneltilmiş
bir saldırıdır. Bunun sonunda Tann -düzen öyle gerektirdiği için- büyük bir öfkeyle, adamın başına...