I have almost been reduced to a homeless pauper.This fatal city, Antioch,has consumed all my money;this fatal city with its expensive life.But I am young and in excellent health.My command of Greek is superb(I know all there is about Aristotle, Plato;orators, poets, you name it.)I have an idea of military affairs,and have friends among the mercenary chiefs.I am on the inside of administrati on as well.Last year I spent six months in Alexandria;I have some knowledge (and this is useful)...
Kavafis/In 200 B.C.
“Alexander, son of Philip, and the Greeks except the Lacedaimonians...”
We can very well imagine
how completely indifferent the Spartans would have been
to this inscription. “Except the Lacedaimonians”—
naturally. The Spartans
weren’t to be led and ordered around
like precious servants. Besides,
a pan-Hellenic expedition without
a Spartan king in command
was not to be taken very seriously.
Of course, then, “except the Lacedaimonians.”
That’s certainly one point of view. Quite understandable.
...
Erlend Loe/Doppler
dün bütün gün ufaklıkla çadırda uzanıp havadan sudan konuştuk. ona su verdim, taze dallar koparıp getirdim; ben de ateşin korları arasında büyük et parçaları pişirip yedim. kürkünü tarağımla tımarlarken, insanların binlerce yıldır eğlence olsun diye değil, hayati bir ihtiyaçtan dolayı geyik avladığını anlattım ona, pedagojik bir biçimde. hayvan topluluklarının sınırsızca büyümesi felaketlere yol açar, dedim; ne dediğimi ben de pek bilmiyordum, buna benzer bir şeyi ya bir yerlerden duymuştum...
Pablo Neruda/Dolaşıyorum
görünen o ki insan olmaktan bıktım.yine görünen o ki terzilere, sinemalara gidiyorum.büzüşmüş, su geçirmez, keçeden bir kuğu gibiyol alıyorum küllerden oluşan bir suda.berber dükkanlarının kokuları hıçkırıklara boğuyor beni.tek istediğim hareketsiz uzanmak yün gibi, kaya veya,tek istediğim dükkan görmemek artık, bahçe görmemek,emtia, gözlük, asansör görmemek.görünen o ki ayaklarımdan ve tırnaklarımdan bıktımve saçlarımdan ve gölgemden.görünen o ki insan olmaktan bıktım.yine de enfes olurdunoterin...
Pablo Neruda/Her Gün Oynuyorsun
Evrenin ışığıyla oynuyorsun her gün.
İnce misafirim… çiçeğe, suya gelen.
Sen çok daha fazlasısın bu her gün avuçlarımda
bir demet çiçek gibi sıkıca tuttuğum beyaz surattan.
Seni sevdiğimden beri kimseye benzemiyorsun.
Gel, sarı çelenklere yatırayım seni.
Güney yıldızlarına kim yazıyor dumandan harflerle adını?
Ah, bırak varoluşundan önceki halinle bileyim seni.
Rüzgâr uluyor birden, kapalı pencereme çarpıyor.
Gölge balıklarla dolu bir ağ gökyüzü.
Burada rüzgârlar...
Publius Cornelius Rufinus
lucius cornelius sulla'nın atalarından biri. mö. 299'da ve sonra mö. 277'de konsüllük yapmış. mö. 275'te censor gaius fabricius luscinus tarafından senatodan atılmış. sulla'nın patricii olmasına rağmen varlıklı olmamasının nedeni bu sanırım. konsüllüğü döneminde zalimliğiyle de ün salmış. babadan oğula geçiyor bunl...
Gaius Fabricius Luscinus
m. ö. 282-278 arasında konsülmüş roma'da. heraclea savaşı'nda roma pyrrhus'a yenildikten sonra savaş esirlerini serbest bırakması için pyrrhus'la pazarlığa girişmiş, rüşvet almaya ikna edilememesinden etkilenen pyrrhus da tüm esirleri fidyesiz serbest bırakmış. dante de araf'ta yirminci kanto'da şöyle bahsediyor kendisinden:"daha sonra kulağıma şu ses geldi:'ey yiğit fabrizio, yoksul ama erdemliolmayı yeğledin haram varsıllığa.'"m. ö. 277'de konsül seçimlerinde diğer...
Karınca
kütüphaneye dönmemek için hemen dışarıdaki bankta oturuyorum bir saattir. tahtaların arasından topraktaki bir karıncayı izliyorum. bir serçe, bankın altına iniyor. kanatlarından gelen hava toprağı kaldırıyor, minik bir toz bulutu. karıncayı düşünüyorum sonra. ne fantastik bir an karınca için. uçuyor dev bir kuş, yanına iniyor, kocaman gagasını doğrultmuş bakıyor. sonra uçup gidiyor canavar. biraz yukarı bakıyor karınca. ve işte: göt...
Zbigniew Herbert/Report From The Besieged City
diğerleri gibi silah tutup dövüşemeyecek kadar yaşlıyım
ondan ki tarihçi rolü verildi bana kibarca
bir kuşatmanın tarihini -kimin için olduğunu
bilmeden- yazıyorum
net olmalıyım ama kuşatmanın ne zaman
başladığından emin değilim
iki asır önce aralıkta eylülde şafak vakti dün
burada hepimiz zaman duygusu kaybından mustaribiz
bize kalan bir toprak toprağa bağlılık
tapınakların hayaletlerin bahçelerin evlerin
harabelerinde hüküm sürüyoruz
harabelerimizi de kaybedersek bir şeyimiz
kalmayacak
elimden...
Richard Siken/Rüyamda Seni Gördüm
rüyamda seni gördüm
çamura düşüyordu tüm inekler gökten.
sangria içiyordun, portakal fırlatıyordum sana,
önemi yoktu ama.
kollarım, dedim, fazlasıyla uzun ve başın alevler içinde.
öp beni, dedim, şuradan şuradan ve şuradan.
ve öptün.
makarna istedin sonra.
ezip domatesleri yuvarlandık üzerinde sos için.
sen, çok güzeldin.
partiye hazırlanıyordun.
altın renkli bir takım elbise giymiştim, uzun bir sigara
tutacağın vardı,
ve kombiyi sonuna kadar açmıştın.
halının üzerinde bağdaş kurmuş
kaç...