Korkuluk Safsatası: Argümana saldırmayı kolaylaştırmak
amacıyla yanlış yansıtma.
İng. Fallacy of the Straw-man
Örnek:
—Sağlık ve eğitime daha
fazla bütçe ayırmamız gerekiyor.
—Askeri harcamaları kısıp
bizi savunmasız bırakacak kadar ülkeden nefret etmeniz şaşırtıcı.
Felaket Tellallığı: A’nın olmasına izin verirsek sonunda Z
de kesinlikle yaşanacaktır, o sebeple A’nın olmasına izin verilmemelidir.
İng. Fallacy of Slippery Slope
Örnek: Aynı cinsiyetten insanların evlenmesine izin verirsek nihayetinde
kardeşlerin de evlenmesine izin veririz, hatta insanlar eşyaları veya evcil
hayvanlarıyla bile evlenebilir.
Çifte Standart Safsatası: Kendi iddiasını genel kurala, hayatın
olağan akışına tabi tutmamak, iddia deneye tabi tutulduğunda istisnai koşullar
gerektiğini ileri sürmek.
İng. Fallacy of Special Pleading
Örnek: Tarot kartlarının doğru çıkması için inanıyor olman gerek,
inanmazsan yanlış şeyler çıkar tabii.
Kumarbaz Safsatası: Tekrarlanan olayın istatistiki açıdan
bağımsız fenomeni de etkilediğine inanmak.
İng. The Gambler’s Fallacy
Örnek: Madeni paranın arka arkaya beş defa tura gelmesinden sonra,
bu seriye dayanarak altıncı atışta da tura geleceğine veya tura gelme olasılığının
daha yüksek olduğuna inanmak. Aynı örnek tersi için de uygulanabilir: “Bu kadar
çok tura geldiğine göre şimdi kesin yazı gelecek.”
Siyah – Beyaz Safsatası: Farklı seçenekler mevcutken seçimi iki -genellikle zıt-
seçeneğe indirmek.
İng. Black-or-White Fallacy
Örnek: Ya sev ya terket!
Yanlış Neden Safsatası: Şeyler arasındaki ilişkiyi birinin diğerinin nedeni olarak varsaymak.
Yeterli delil olmaksızın, bir olayı diğer olayın nedeni gibi göstermek.
İng. Fallacy of False Cause
Örnek: Son birkaç yüzyılda sıcaklıklar yükselirken korsan sayısının
da azaldığı görüldü; öyleyse geçmişte dünyayı serinletenler korsanlardır, demek
ki küresel ısınma yalandır.
Ad Hominem: Argümanı çürütmek için argümanın sahibinin kişisel
özelliklerine, karakterine saldırmak.
Yüklü Soru: İçinde bir varsayım bulunan bir soru sormak.
İng. Loaded Question
Örnek: Suçu işlediğini reddeden sanığa sorulan “Maktulü av
tüfeğiyle mi öldürdünüz?” sorusu.
Grup Baskısı Safsatası: Bir şeyin popülerliğini o şeyin doğru olduğuna yormak.
İng. Bandwagon, Peer Pressure
Örnek: Allah yoksa bu kadar insan aptal mı ki inanıyorlar?
Kısır Döngü Safsatası: Sonucun öncüle dayanak olduğu döngüsel bir argüman kurmak.
İng. Begging The Question
Örnek: Tanrı vardır, çünkü kutsal kitapta öyle yazıyor; kutsal
kitaptaki her şey de doğrudur, çünkü Tanrı yanlış yapmaz.
Otoriteye Başvurma: Bir otorite figürünün görüşünü argüman yerine kullanmak.
İng. Appeal To Authority
Örnek: Kürtaj cinayettir, çünkü Papa öyle dedi.
Doğaya Başvurma: Bir şeyin doğal olmasının onun doğru, geçerli, uygun olduğunu
veya tam tersini varsaymak.
İng. Appeal To Nature
Örnek: Esrar bitkidir, doğaldır, kullanabilirsin ama kimyasala
bulaşma.
Birleştirme / Bölme Safsatası: Bütüne dair bir şeyin parçalar için; parçaya dair bir şeyin
bütün veya diğer parçalar için de doğru olduğunu savunmak.
İng. Fallacy of Composition / Division
Örnek: Atomlar gözle görülmez, insanlar atomlardan oluşur, öyleyse
insanlar da gözle görülmez.
Anekdot Safsatası: Kişisel, öznel, yalın bir deneyimi, özellikle istatistikleri dışlamak
için, argüman yerine kullanmak.
İng. Anectodal Fallacy
Örnek: Sigara öldürür diyorlar ama dedem her gün bir paket içiyor
ve doksan dört yaşında, turp gibi hâlâ.
Duygulara Başvurma: Geçerli bir argüman yerine duygusal bir cevap vermek,
duygulara başvurmak.
İng. Appeal To Emotion
Örnek: Yemeğindeki etleri yemeyen çocuğa “Afrika’da insanlar
açlıktan ölüyor” demek.
“Sen de” Safsatası: Yöneltilen eleştiriye, eleştiriyi yöneltenin de aynı şeyi
yaptığını savunarak cevap vermek.
Lat. Ad Hominem Tu Quoque, İng.
Fallacy of “You Also”
Örnek: Sigarayı bırak, diyen babaya, sen de içiyorsun, demek.
İspat Yükü Safsatası: Hayatın olağan akışına, genel hayat deneyimlerine aykırı bir iddiaya
dair ispat yükünün o iddiaya inanmayan, reddedende olduğunu savunmak.
İng. The Burden of Proof Fallacy
Örnek: Tanrı’nın olmadığını kanıtla.
Hiçbir Gerçek İskoç Safsatası: Genellemeyi sarsacak örnekleri genellemenin tanımından çıkarıp
tanımı değiştirerek genellemeyi savunmak.
İng. No True Scotsman
Örnek: “Hiçbir İskoç porridge’ine şeker katmaz” iddiasının porridge’ine
şeker katan bir İskoç ile karşılaştığında “hiçbir gerçek İskoç”a dönüşmesi.
Böylece iddiayı savunmak için karşı örneği reddetmeye, tanımdan çıkarmaya
başvuruluyor.
Texas Keskin Nişancısı Safsatası: İddiayı savunmak için iddiayı destekleyen rastgele verileri
öne çıkarıp desteklemeyenleri dışlama. İsmi duvara ateş eden bir Teksaslının
mermi izlerinin en yoğun olduğu yerin etrafına hedef tahtası çizip kendisinin
keskin nişancı olduğunu iddia ettiği bir fıkradan geliyor.
İng. Texas Sharpshooter Fallacy
Örnek: Bir partinin seçimi kazanacağını iddia edip bu iddiayı
destekleyen seçim anketlerini bu iddiaya dayanak olarak kullanırken iddiayı
desteklemeyen anketleri dışlamak.
Safsata Safsatası: Bir iddia savunulurken mantıksal safsata yapıldığı için o
iddianın tamamen yanlış olduğunu savunmak.
İng. The Fallacy Fallacy
Örnek: Appeal To Nature’un örneğindeki esrar ve kimyasal uyuşturucu
karşılaştırmasında esrarın sırf doğal olduğu için iyi, kimyasal
uyuşturucularınsa sırf doğal olmadıkları için kötü oldukları savunuldu, bu örnekteki
mantıksal safsatayı gösterip “Öyleyse kimyasal uyuşturucular esrardan daha zararlı
değildir” gibi çıkarımlarda bulunursak, yani sırf argümanda mantıksal safsata
var diye sadece o argümanı temel alıp çıkarımda bulunmak.
Kişisel İnanmazlık: Bir şeyi anlayamadığı, idrak edemediği için o şeyin yanlış
olduğunu savunmak.
İng. Personal incredulity
Örnek: İnsanın maymundan gelmesini inanılmaz bulan birinin evrim
teorisini bu sebeple reddetmesi.
Belirsizlik Safsatası: Belirsiz, muğlak kelime seçimleriyle yanlış yönlendirmek.
İng. Fallacy of Ambiguity
Örnek: “Kendisine zarar vermesinden korktuğu için” cümlesinde “korkan
kişi” kendi kendine zarar veren kişi olabileceği gibi kendisine zarar
verileceğinden korkan kişi de olabilir.
Genetik Safsata: Bir şeyin doğru veya yanlış olduğuna geldiği yere göre karar
vermek.
İng. Genetic Fallacy
Örnek: Hükümetin yolsuzluk yaptığı iddiaları muhalif medyadan
geliyor, öyleyse yalandır.
Orta Yol Safsatası: Aşırı uçlardaki iki şeyin ortasının, orta yolunun doğru,
geçerli, uygun, iyi olduğunu iddia etmek.
Lat. Argumentum ad Temperantiam,
İng. Argument to Moderation
Örnek: “Aşı çocuklarda otizme neden oluyor” ve “aşı otizme neden
olmuyor” iddialarının orta yolu olan “aşı çocuklarda bazen otizme neden oluyor”
iddiasının doğru olduğunu savunmak.